Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisi olan TCF, 17 Kasım 1924’te kuruldu. Mustafa Kemal’in Fethi Okyar’ı İnönü’nün yerine başvekilliğe getirmesi dikkate alındığında, bu atılımın TCF’ye karşı sağduyulu yaklaşma amacı olduğu söylenebilir.[1]
TCF kurulduktan sonra meclis içindeki, içinde İsmet İnönü’nün de bulunduğu, bir grup bu oluşumdan rahatsızlık duymuştur. TCF’nin Türk ulusçuluğuna karşı bir programa sahip olması, Doğu ve Güneydoğu’da bu fırkaya yoğun bir ilgi gösterilmesini sağlamıştır.
Şeyh Sait İsyanı, dini motifler taşıması, ülke rejimine eleştirel bir yaklaşım sergilemesi ve Doğu-Güneydoğu’da başlaması nedeniyle TCF’nin sorumlu olduğu düşünülmüştür (Altınkaş, 2012: 6). Olayların büyümesine rağmen Fethi Okyar bu durumu “isyan” olarak nitelememişti. Mustafa Kemal ise olayın ciddiyetinin farkındaydı. Bu nedenle İsmet İnönü’yü Ankara’ya çağırmış, kendisine olayları anlatmıştır. Fethi Okyar’ı görevden alıp yeni hükümeti İsmet İnönü’ye kurdurtan Mustafa Kemal, bir gün sonrasında Takrir-i Sükun Kanunu’nu kabul etmiştir.[2] Ayrıca Ankara ve isyan bölgesinde İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması meclisten geçmiştir.
Takrir-i Sükun Kanunu ile kapatılan yayın organlarına bakıldığında tek bir ideolojinin susturulmaya çalışıldığı görülmemektedir. Kapatılan yayın organları arasında dini ve komünist yayınlarla beraber yabancı gazeteler de bulunmaktaydı. Bunu dile getiren Tanin yazarlarından Hüseyin Cahit Yalçın “Şeyh Sait İsyanı Bahane Edilerek Muhalefet Susturulmak İsteniyor” isimli makalesi sebebiyle İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak sürülmüş, Tanin’in yayını da durdurulmuştur.
TCF üyelerinin isyancılarla ilişki içerisinde olduğu iddiasına karşın mecliste muhalefet adına söz alan Kazım Karabekir hükümeti desteklediklerini söylese de, bazı TCF üyelerinin isyanla ilişkilendirilmesi, isyan bölgesindeki TCF şubelerinin kapatılması, partinin kapanmaya yakın olduğunu gösteriyordu (Ekinci, 1997: 75).
Ankara İstiklal Mahkemesi’nin Mayıs 1925’te TCF’nin kapatılması için hükümete başvurmasıyla Haziran 1925’te TCF’nin kapatılması gerçekleşti. Partinin tüm şubeleri ve merkezi kapatıldı, ileri gelen üyeleri tutuklandı.
[1] TCF içerisinde İnönü’ye karşı olumsuz bir bakış vardı. Bunun sebebi olarak da; İnönü’nün, Kurtuluş Savaşı’na geç katılmasına rağmen kendisinden rütbeli askerlerin üstünde görev alması (Batı Cephesi Komutanlığı) söylenebilir. (Necdet Ekinci, “Türkiye’de Çok Partili Düzene Geçişte Dış Etkenler”, İstanbul, 1997, s.73.)
[2] Bu kanun sayesinde, söz ve yazı özgürlüğü kısıtlanmış, hükümete olağanüstü yetkiler tanınmıştır. (Emin Kirman, “Çok Partili Döneme Geçiş Süreci ve Türk Siyasal Kültüründe Muhalefet Olgusunun Gelişimi”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, 2006, s.37.)