Mustafa Kemal, sultanlık ve hilafeti kaldırmış, devletin yönetim biçimini Cumhuriyet olarak ilan etmişti. Devletin dininin İslam olduğunu belirten madde de, 1928’de Anayasa’dan kaldırılmıştır.[1]
Dönemin siyasal sistemine bakıldığında, yasama yetkisi TBMM’de, yürütme yetkisi de TBMM’nin seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun seçtiği Bakanlar Kurulu’ndaydı. “Genel oy” ilkesinin uygulandığı vekil seçimleri iki dereceden oluşmaktaydı.[2] Bu iki dereceli sistemin, Amerika’da uygulanan başkanlık seçimlerine benzediği söylenebilir. Bu sistemle Türkiye Cumhuriyeti görünüş olarak otoriter bir devletti. Atatürk, toplumun henüz çok partili demokrasiye hazır olmaması nedeniyle ülkeyi bir süre tek parti ile yönetmek zorunda kalmış olsa da, hiçbir zaman totaliter bir diktatörlüğü benimsememiştir; aksine bu rejimleri her zaman eleştirmiştir. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde de iki kez muhalif parti kurulmasına izin vermiş hatta bunlardan birinin kurulması fikri doğrudan kendisinden çıkmıştır (Ekinci, 1997: 71-72). Bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Atatürk’ün çok partili demokratik bir düzenden yana olduğu söylenebilir.
[1] Devleti “Laik” olarak tanımlayan madde Anayasa’ya 1937’de eklenmiştir.
[2] Genel oy ilkesi Türkiye’de 1934’ten beri uygulanmaktadır.