Savaşın başlamasıyla ilan edilen seferberlik, üretimin azalmasına, tüketimin de çoğalmasına neden olmuştur. Piyasada yaşanan ürün kıtlığıyla karaborsacılık başlamış, fiyatlar aşırı yükselmiş, yaşam şartları zorlaşmıştır. Ekinci’nin Edward C. Clark’tan aktardığına göre, savaş zamanında yaşanan hammadde ve yedek parça kıtlığı üretimi olumsuz etkilemiş, üst düzey bürokratlar bile kendilerini kuyruklarda bulmuşlardır (Ekinci, 1997: 180). Enflasyon, vurgunculuk, karaborsacılık önlenemez hale gelip bir de bu koşulları fırsata çeviren savaş zenginleri ortaya çıkınca, hükümet yeni bir vergi uygulamasının çalışmalarına başlamıştır. İsmet İnönü’nün, meclisin yeni toplantı dönemini açarken yaptığı konuşmada, bu uygulamanın ayak sesleri duyulmuştur:
“Bulanık zamanı, bir daha ele geçmez fırsat sayan batakçı çiftlik ağası ve elinden gelse teneffüs ettiğimiz havayı ticaret metası yapmaya yeltenen gözü doymaz vurguncu tüccar… Büyük bir milletin bütün hayatına küstah bir surette kundak koymaya çalışmaktadır. Üç, beş yüz kişiyi geçmeyen bu insanların vatana karşı aşikar olan zararlarını gidermek yolu elbette vardır… Ticaretin ve iktisadi faaliyetlerin serbestliğini bahane ederek milleti soymak hakkını hiç kimseye, hiçbir zümreye tanımamalıyız.”[1]
Bu konuşmadan sekiz gün sonra Varlık Vergisi Kanunu’nun tasarısı meclise getirilmiş, iki gün sonra da mecliste onaylanmıştır. Şükrü Saraçoğlu’nun Varlık Vergisi uygulaması hakkındaki konuşmasında, kanunun çıkarılma amacından bahsetmiştir:
“Bu kanun ile amaçladığımız hedef, tedavüldeki parayı azaltmak ve memleket ihtiyaçlarımıza karşılık hazırlamaktır. Bu böyle olmakla beraber, bu kanunun uygulanmasından Türk parasının kıymetlenmesi, vurguncular üzerinde toplanan halk düşmanlığının silinmesi, vergileri ödemek için zorunlu olarak satışa çıkarılacak malların fiyatlarda bir ölçülü durum yaratması gibi ikinci derece yararların meydana çıkması da olmayacak şeyler sayılmaz.” [2]
Saraçoğlu ülkenin tanınmış gazetecileriyle bir toplantı yapıp, yazılarında bu verginin halkın ve ülkenin yararına olduğundan bahsetmelerini istemiştir. Bu sayede vergi çıkmadan önce kamuoyu oluşturmak için basında ağız birliği yapılması amaçlanmış, kanunun aleyhine yayın yapılmaması istenmiştir.
Enflasyonla mücadele, “Harp zenginleri”nden vergi almak ve devlete gelir sağlamak amacıyla çıkartıldığı anlaşılmakla birlikte, bu vergiyle gayrimüslimlerin göçe zorlanmasının amaçlandığı da söylenmektedir.[3]Her ne kadar uygulama batılı ülkelerden çok tepki almışsa da, Varlık Vergisi gibi uygulamalar Birinci Dünya Savaşı sırasında da çeşitli ülkelerde uygulanmış, İttihat ve Terakki yönetimi tarafından da bir benzeri yapılmıştır (Meyvacı, 2010: 44).
Uygulamaya göre “Harp zenginleri” Müslüman (M), Gayrimüslim (G), Dönme (D), Ecnebi (E) olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. Müslüman grubunda, Müslüman tüccarlar; Gayrimüslim grubunda, etnik özelliğini koruyan azınlıklar ve Rum, Ermeni Yahudiler; Dönme grubunda, Müslümanlığı sonradan kabul etmiş Türk vatandaşları; Ecnebi grubunda ise Türk olmayan ama ülkede ticari faaliyette bulunan kişiler yer almaktaydı.
Varlık Vergisi mükelleflerinin çoğunluğunun azınlıklardan oluşmasının sebebi; savaş sırasında üretimin azalmasıyla en çok gelir elde eden ithalat ve ticaret sektörlerinin büyük bir bölümünün de azınlıkların elinde olmasıdır (Alpsoy; 2001: 59). Tablo 1’de de görüldüğü üzere, İstanbul ilinde nüfusun yaklaşık %41’ini oluşturan gayrimüslim vatandaşlar, Varlık Vergisi mükelleflerinin %87’sini oluşturmakta, buradan da en çok verginin gayrimüslimlerden alındığı anlaşılmaktadır.
Tablo 1. İstanbul İli Varlık Vergisi Mükelleflerinin Kökenlerine Göre Dağılımı
Köken | Mükellef | % | Tahakkuk | % |
Müslümanlar (M) | 4.195 | %7 | 25.600.409 | %7 |
Gayrimüslimler (G) | 54.377 | %87 | 289.656.246 | %83 |
Diğer (G)-(M)-(E) | 4.003 | %6 | 34.226.764 | %10 |
Toplam | 62.575 | %100 | 349.483.419 | %100 |
(Kaynak: Alpsoy, 2001: 60)
Vergisini ödemeyenler için icra ve haciz yolu açılmış ya da bu kişiler zorunlu çalıştırılmaya tabii tutulmuştur. Ancak uygulamada hiçbir Müslüman mükellef çalışma kamplarına gönderilmemiştir. Cumhuriyet Gazetesi’nde toplama kamplarıyla ilgili 1943’te yayımlanmış bir haberin içeriğinde de, kampa gönderilen tüm kişilerin yabancı kökenli olduğu görülmektedir (Şekil 1).
Şekil 1: Toplama Kampı ile ilgili bir haber. (Cumhuriyet, 24 Şubat 1943) |
Vergi komisyonlarının üyelerinin Müslüman olması, kanunun ayrımcılık içeren uygulanış biçimi ve Mihver devletlerindeki totaliter rejim uygulamalarına benzemesi, Varlık Vergisi Kanunu’nun müttefiklerden sert tepkiler almasına neden olmuştur. Kanun dış basın tarafından da gündeme getirilmiş ve barbar ve ırkçı olarak nitelendirilip Hitler’in uygulamalarına benzetilmiştir.
Varlık vergisi Türkiye’deki siyasal ve toplumsal yaşamı etkilediği gibi dış politikayı da şekillendirmiş, müttefiklerin Türkiye’ye bakışını değiştirmiştir. Türkiye bu uygulamayla ve kanunun çıktığı dönemde uyguladığı dış politikalarla mihver devletlerinin yanında izlenimi uyandırmıştır.
[1] Ekinci, s. 183.
[2] Hakkı Ilgar Meyvacı, Türk Vergicilik Tarihinde Olağanüstü Bir Vergi Uygulaması Örneği: Varlık Vergisi, Celal Bayar Üniversitesi, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, 2010, s.45.
[3] Başbakan Saraçoğlu meclis grubunun gizli oturumunda bu iddiayı kanıtlar niteliğinde sözler söylemiştir: “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz.” (Ekinci, s. 183.)