Bu kanunun çalışmaları asıl olarak Atatürk dönemine dayanmaktadır. Kanunun çalışmaları 1933-1934 yıllarında başlamış, ancak sosyal yapıyı çok fazla etkileyeceği için hemen yürürlüğe konulmamıştır. Bunun haricinde Milli Mücadele büyük toprak sahiplerinin de desteği ile kazanıldığı için, bu kişilerin aleyhine olacak bir kanun devletin iradesini sarsabilirdi. Bu nedenle bir süre ertelenen kanunun çalışmaları, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Çiftlik sahibi bazı milletvekilleri tarafından engellenmiştir. Bu kanunun fikir sahibi olan Atatürk, 1936 ve 1937-1 meclis açılışlarında, bu kanunun neticelendirilmesini istemiştir. Atatürk’ün vefatı, İnönü döneminde de İkinci Dünya Savaşı’nın da başlamasıyla kanun savaş sonuna bırakılmıştır (Yeşil, 1988: 36).
Kanunun bekletilmesinin sebeplerinden biri de Köy Enstitüleri’nin ilk mezunlarını vermesinin beklenmesidir. İşte muhalefet tam da burada ortaya çıkmaktaydı. Köy Enstitüleri’ne karşı olan grup yine aynı şekilde Toprak Reformu’na da karşı çıkmaktaydı. Bu büyük toprak sahipleri; köylülerin kendi topraklarına sahip olmasına tepki göstermişlerdir. Hatta Köy Enstitüleri ve Teşkilat Yasası mecliste oylanırken Adnan Menderes ve bazı arkadaşları oylamaya katılmamıştır (Ekinci, 1997: 291). Bu tepkilerin nedenini anlamak için, dönemin tarım kesiminin dengesiz yapısına bakmak yeterlidir:
Tablo 2. Toprak Kanunu Tasarısında Toprak Mülkiyeti
Dönüm Olarak | Mülk Sahipleri | Mülk Sahiplerinin %’si |
5000’den yukarı | 418 | 0.01 |
500-5000 arası | 5764 | 0.24 |
500’den aşağı | 2.493.000 | 99.75 |
(Kaynak: Yeşil, 1988: 36)
Büyük toprak sahipleri çok küçük bir kitleyi oluşturmaktadır. Köylülerin kimisi çok küçük topraklara sahiptir, kimisi de hiç toprağa sahip değildir.
Toprak Reformu’na göre büyük mülkler parçalanarak, topraksız çiftçilere dağıtılacaktır. Bunun amacı da geçimini tarımla sağlayan insanların üzerinde çalıştığı arazinin sahibini yapmak ve sürekli işletmesidir. O dönemin tarımda çalışan topraksız köylüleri, feodal dönemde iki-üç dönüm toprağı olan “bordar” denilen yoksul köylülere ve sadece yiyeceği için çalışan “cotter”lara benzetilebilir (Huberman, 2009: 16).
Tasarı, arazilerin belli kesimlerin ellerinde aşırı derecede büyümelerini engellemekle beraber, yurt topraklarının sürekli ve verimli olarak işlenmesi için gerekli yardımı yapmayı da amaçlamaktaydı. Tasarı ana prensipleriyle kabul edilmiş, komisyonunun son toplantısında ise devletin kamulaştırma yetkisini içeren 17. maddesi hükümetin müdahalesi ile değiştirilmiş şekliyle yer almıştır. Bu nedenle büyük çiftlik sahipleri, muhalefetin temsilcisi olmuştur.
Kanun tasarısı görüşülmeye başlandığında meclis üyeleri iki gruba ayrılmış; biri kanunu savunurken, diğeri ise madde 17’ye karşı çıkmıştır. İkinci grupta yer alanların çoğunun toprak sahibi olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Bu görüşmeler, Adnan Menderes’in parladığı yer olmuştur.[1] Toprak Kanunu tasarısı 11 Haziran 1945’te, yapılan aşırı muhalefete rağmen kanunlaşmıştır.
Toprak Kanunu’ndan sonra muhalif kesimin şiddetli eleştirilerle ortaya çıktığı bir diğer konu ise bütçe görüşmeleri olmuştur. 1945 Mayıs’ındaki görüşmelerde söz alan Adnan Menderes, Emin Sazak gibi isimler, bütçe açığından dolayı hükümeti eleştirmişlerdir. Celal Bayar da bütçe görüşmeleri sırasında söz almış, sorduğu sorulara alacağı cevaba göre kabul ya da ret oyu vereceğini söylemiştir. Bütçe oylamasına 5 üye ret oyu vermiştir, bu isimler: Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü, Emin Sazak’tır (Varol, 2004: 35).
[1] Adnan Menderes daha önce SCF’nin Aydın sorumlusu olarak görev yapmıştır. O dönem otuzlu yaşlarında bir çiftlik sahibi olan Menderes, ilk başlarda politikaya girmekten çekinmiş ancak sonrasında Fethi Okyar tarafından ikna edilmiştir. (Ertem, s. 82.)