Dörtlü Takrir; Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü tarafından imzalanan, “Memlekette demokratik usullerin, daha geniş şekilde tatbikine” geçilmesi için verilen önergedir (Varol, 2004, 36). Takrir CHP’nin üst yönetimi tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Takriri verenlerin, çok partili bir yaşama geçilmesini istedikleri ama bunu CHP içinde gerçekleştirmek istedikleri söylenmektedir (Ekinci, 1997: 298). Bu önergeyi verenler CHP’liler tarafından ise partiden ayrılmakla suçlanmışlardır. İsmet İnönü ise “Bunu parti içinde yapmasınlar. Çıksınlar, karşımıza geçsinler, teşkilatlarını kursunlar ve ayrı parti olarak mücadeleye girsinler.” diyerek, çok partili hayat için adeta teşvik vermiştir.
Takrir CHP grubunda, imza atan isimler hariç oybirliğiyle geri çevrilmiştir. Bunun nedeni olarak iki görüş bulunmaktadır, bunlar: CHP’lilerin otoriter tepki alışkanlıklarını yitirmemesi ve CHP’nin kendi içinden bir muhalefet partisi çıkarabilmesi için özellikle sert bir tutum alınmasıdır (Ekinci, 1997: 298-299).
Takririn verildiği günlerde, İkinci Dünya Savaşı sona erdiği günlere denk gelmektedir. Türkiye BM anlaşmasını imzalamış ve kurucu üyelerden biri olarak San Francisco Konferansı’na katılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nı Demokrasi Cephesi’nin kazanmasıyla, dünyadaki demokratik olmayan siyasal sistemlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmekteydi. Bu sistemlerden biri de Türkiye’deki tek partili yönetimdi. Bu nedenle Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında bir rejim değişikliği ve siyasal liberalleşme beklenmekteydi. BM Anayasası’nın TBMM’de onaylanması sırasında söz alan Menderes, BM Anayasası ile rejim arasında bir uyum olması gerektiğinden bahsetmiş ve imzalanan anayasa ile ülkedeki rejim arasındaki çelişkilerin giderilmesini talep etmiştir. Aynı söylemler basında da yer bulmuş, anti-demokratik yasaların kaldırılması istenmiştir (Varol, 2004: 39).