1945 yılı, dünyada ve özellikle Avrupa’da yeni güçlerin ortaya çıkmasıyla fazlasıyla önemlidir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ve Sovyetler egemen güçler olmuş, Avrupa işgal altında kalmıştır. İlerleyen yıllarda ortaya çıkan totaliter ve faşist rejimler gittikçe güçlenerek statükocu devletlere zarar vermeye başladığında bu rejimlere karşı anti-demokratik bir bakış açısı doğmuş ve “demokrasi” her geçen gün daha da anlamlanıp önem kazanmıştır (Ekinci, 1997: 7). Özellikle Versay Antlaşması ile Almanya’nın kötü bir döneme girmesi ve 1929 Buhranı’nın etkisi, Adolf Hitler’in önderliğinde faşist ve totaliter bir rejimin ortaya çıkmasına, bu rejimin de İkinci Dünya Savaşı’na varan bir siyasal ortam yaratmasına yol açmıştır.
Almanya ve İngiltere arasındaki anlaşmazlıklar, Birinci Dünya Savaşı ile çözümlenemeyen sorunlar, güç dengelerinin değişimi, buhran, kutuplaşmalar ve totaliter rejimlerin gittikçe güçlenmesi ve yayılmacı bir siyasa anlayışında olmaları, İkinci Dünya Savaşı’nı başlatan genel sebepler olarak söylenmektedir (Cengiz, 2012: 41). Görünürde bu sebeplerin bulunmasıyla beraber, bu savaşın bir de arka planı bulunduğu söylenebilir. Bu da yine Birinci Dünya Savaşı’nın arka planındaki sebeplerden biri olan, petrol sahalarındaki İngiliz-Alman rekabetidir. Savaşın Kuzey Afrika’ya kadar ilerlemesi, Almanların ve Rusların Akdeniz’e inme düşünceleri de bu düşünceyi desteklemektedir. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların Bağdat Demiryolu imtiyazını alıp, güzergâhı tamamen petrol sahalarının üzerinden geçirmeleri[1] de, Ortadoğu’daki petrol sahalarına hâkim olma hedefi taşımaktaydı.
İkinci Dünya Savaşı, Demokrasi Cephesi’nin zaferiyle sonuçlanmış, totaliter-diktatörlüğe dayanan rejimler gözden düşmüş ve çok partili rejimler ortaya çıkmıştır. ABD ve İngiltere ile aynı tarafta yer almak isteyen devletler bu yeni dünya düzenine ayak uydurmak zorunda kalmışlardır. İşte Türkiye’nin çok partili hayata geçmesinde İkinci Dünya Savaşı’nın önemi de, bu gelişmelerin incelenmesiyle açıklanacaktır.
[1] Raif Karadağ, Petrol Fırtınası, 7. Baskı, İstanbul: 2014, s.77.