Nasıl betimlenir karanlık, hiçlik mi deriz yoksa tüm renkleri içinde barındıran mı. Soru değil ikilem bu, gidip gelen yıldızlar arası. Birkaç sözcükle devrilir yaşam, devrilir koca putlar. Değişim getirir kürsüdeki kâğıttan kapı isimliklerine kadar. Birkaç renkle kirlenir her beyaz olan. Hiçbir şeyin karanlığından her şeyin var olması, hepsinin toplanıp onun gözlerinde yansıması. İki farklı dünya arası karanlık yolculuklarda yaktığımız kısa far, bir gezegenin yörüngesinde oluyor rüzgâr. Bu kendimizin kendimize yansıması, karanlıklara ışık tutan. Her ışıkta farklıdır yansımam. Her baktığında değişir gökyüzü, hiçbir şey aynı değildir artık yönünü değiştirdiğinde bakışlarının. Saatler, geleceğini çizer geçmişin. Evren döner belki başka evrenlerin çevresinde. Galaksimiz döner galaksiler evreninde. Dünya, Güneş’in etrafında ve kendi ekseninde; biz kendi kendimize, ışıktan gölgeye. Bir süreçtir tekrarlayan kendini, yani yaşam dediğin. Belki karanlıktan ışığa belki ışıktan hiçliğe. Belki de yaşanmadı henüz “büyük patlama”. Geçmişe baktıkça geleceğimizi görüyoruzdur belki de. Yine de yaşanıyor karanlıkta. Saatler geçmiş, gelecek çizilmiş. Far sönmüş ve rüzgâr dinmiş. Birkaç sözcükle devrildi yaşam.
Rıhtım dergisinin 57. sayısında yayımlanmıştır:
https://rihtimdergi.com/big-bang/