Apartmanın holünde buldu kendisini aniden. Gökyüzünün rengine bakılacak olursa güneşin doğmasına az bir vakit kalmıştı. Üst kata çıkıp camdan dışarıyı seyretti. Yağmur yağıyordu, sessiz.
Fazla kalmadı camın kenarında, aşağıya indi ve tartışan iki adama rastladı. Oralı olmadı ve evin demir kapısını açıp içeri girdi. Odasına girdiğinde ışığın açık olduğunu gördü; arkadaşları uyanmıştı. İki odayı ayıran camdan baktı ve kızları gördü, güldüler. Perdeyi çekti, giysilerini çıkaracaktı. Aynanın karşısına geçti. Saçlarını düzeltmek için aynaya çevirdi bakışlarını, kendisini göremedi; eski sevgilisi belirdi aynada kendisinin yerine. Korktu. Geri çekilmek üzereyken omuzlarını tuttu biri, aynada göremedi kimseyi. Ürperdi. Bağırmaya başladı birdenbire. Bağırdıkça kulakları tıkandı. Yanında bomba patlamış gibi zonkluyordu kulakları. Yere düştü, çırpındı. Sağa sola dönüp durdu, bağırmaya devam ediyordu. Arkadaşı koltukta uzanmış kendisini izliyordu, anlam veremedi. Bir süre sonra ayağa kalkıp bacaklarından tutup sallamaya başladı: “sakin ol!”
Sesler azaldı yavaş yavaş, vücudu uyuştu. Gözleri açıldı. Uyanmıştı. Hışırtı sesleri duydu. Mutfağa gitti, ışığı yaktı, kapattı. Koridorun ışığını yaktı, kapattı. Yatağına gitti tekrar, sırtını duvara yasladı. Gözlerini kapıya dikti ve düşündü:
“Ya bu da bir rüyaysa?”
Uyuyamadı bir süre. Uyudu sonra.
Müzik: Lilium – Sleep Inside