Bahar başlangıcı, yutulan her kalp ilacı. Çıkarın kalbimi verin ellerine, taşıyamaz artık ağır gelir bu yük o yüreğe. Dört mevsim yaşadım, dördü de sen. Şiirlerime satır yetmiyor artık, satırlarım şiirlere sığmaz. Ellerimde çarpıntı, yükseldikçe; yükseldikçe daha sert düşüyor insan yere. En güçlü kişilikler yığılıverdi yerlere, sen ne sandın kendini bey adam, hanım kızım? Sen de bu galaksinin tardigratısın, bu galaksi de adını koyamadığım sonsuzlukların. Bazen hiçbir anlam ifade etmiyor suskunluklar, bazen bir roman olur yalnız kalışlar. Dört elim olsa dördüyle de sarılırdım, ahşap evler yanarsa izlerim olsa da benim sokağım. Gamsız bir çocuktum, camsız bir dünya hayal ettim. Şeffaf değilmiş sevgiler, umulmadık anlarda sergilenmiş. Cansız mankenler geziyor sokaklarda, kansızlar biraz da. Herkes kendisini kral sanırken ben bulutlara bir medeniyet inşa ettim. Aşılamaz yollarım var, telaşınız yetmez ulaşmaya. Keyfim bilir ipler sarkıtırım yukarıdan, keserim belki de tam ulaşacağınız zaman. Ne demiştim ben daha demin; yükseldikçe daha sert düşüyor insan!
Düşün düşebildiğiniz kadar, her şey olur çıkarsınız da rezil olarak çıkamazsınız ne de olsa bu bok çukurundan. Siz hiç çıkabildiniz mi sahi iz bırakan çamurundan? Siz hiç yıkabildiniz mi sahilde kumdan kaleleri, kestanesi tüten gecekondu evleri. Kime kızsam çekip gider, başkasıyla tamamlanmıyor yarım kalmış mutluluklar. Mutluluklar bir süreçtir, anlık vuruyor mutsuzluk dalgaları; adını koyacaksak insanın gelgit zamanı. Bazen diyorum, denizlerde mi yaşasaydık? Var mı denizlerde yaşarken koku hissiyatı, siniyor mu balıkların da kılçıklarına başka balıkların sevdaları. İşte böyle oluyor sabah, sonra akşam oluyor, ciğerlerime sinmiş bir kokudan eser yok; bu nasıl tekerrür? Alt alta koyuyorum yazdıklarımı, yine de gözlerinize sığmıyor. Bana sorsanız boş kağıtlar gönderirim isimsiz zarflarda. Bana sormayın kaç kez kapınızdan geçtim, rahatsız olmayın diye gözlerimi devirdim. Mutluluklar bir süreç, yokluğunuz ise devirdaim. Siz yine de hiç konuşmayın, kirpik uçlarınız bana hasret kalacak her daim. Belki de ilk sigaramı bu satırlarda içeceğim. O güne kadar sağ kalır mı nefessiz bıraktığım ciğerlerim, sinmişlikler yok ediyor hücreleri. Bence müziksiz bir hayatın ahengi yoktur, söndürün gözlerinizdeki ışıkları hayatınız hep olacaksa böyle. Sessizlik ölüm habercisidir sizin bağırdığınız saat dilimlerinde. Ben eşsiz sanıyordum her kendime yakıştırdığımı, unutamıyorum yanıma yakıştırdıklarım gidince eşsiz kalışımı. Belki siz de bir tardigratsınızdır benim hayat çizgimde; ya da ben aşık oldum bir dev olarak ayak bastığım cüceler ülkesinde.
Siz susmaya devam edin, ben bağırmaya devam edeceğim kralların yüzüne. Neresi burası herkes şarlatan ve hokkabaz. Beresi yırtık bir sokak çocuğu ağlıyor, yanından geçer lüks araba konvoyları. Geçtiği bölgelere isim verilse olur hicaz. Seçtiğiniz her kimse aynada yansıması, bu nasıl devir tarihinin yüz karası. Siz kusmaya devam edin toprağınızda nefret tohumu, toprak aşınacak ve yağmurlar yeşertecek elbet her otu. Ben aslında bağırmıyorum sesim kısık yıllardır, siz kendinizi duymazken olmuşsunuz herkese sağır. Biliyorum her yenilgi her zamankinden daha ağır. Bitmek bilmiyor nokta konmadıkça her satır, her satırdan geriye kalan, yaşanmışlıktır.
Müzik: Chopin – Spring Waltz