Kırık nesnelerin tiyatrosu bu
hayat dediğimiz şey.
Bencilce, ahmakça, bir savaş sonlanacakken atılan bombaymışçasına
İnsanı insan yapan her şeyden yoksunca.
Her ihtimali sevebilenlerin hikayesi bu biraz da.
Biz sonlandık yani seninle
bir görevdik, başarısız sonuçlandık.
Gezegendik belki, çıkarılmışız gezegenlikten sonra
Çaya batırılan açma parçası biz, dağılmışız sevgilim.
Doğu şehirlerinin yoluymuşuz, bitmek bilmeyen
bombalanmışız haince.
Muz ve kabuğuyduk ya aslında,
birimiz iştaha, birimiz çöpe.
Biz olamamışızdır be sevgilim
biz, olamamışız.
Sen uçak seversin, bulutların üstünde
ben dört teker üstünde, bassın ayağım yere.
Tükenmişiz içten içe,
dolaylı da olsa
bizden size.
Kırmızı karların yağdığı topraklarda
yıldızları izleme telaşı var sende.
Bulutlu havada, neyin yıldızı bu söylesene?
Akşam saatlerine güneş yapıştırdık,
bizim hayatımız kolaj çalışmasından başka bir şey değildi.
Ne sen bana en mükemmel insandın,
ne de ben sana… Ne! mükemmelsin mi sandın?
Çöl sıcağında görülebilecek bir serapsın sadece,
huyun, suyun, her şeyin sahte.
Ben bahçeleri özgürleştirdim, herkes faydalansın diye
sen meyvelerini satıp para kazanma derdindesin.
Biz seninle kapitalizm ve sosyalizm gibiyiz;
sen vaktini boşa harcarsın, ben zamanımı bile paylaşırım.
Seni ben çökertirim bilirsin.
Ve iyi bilirsin; yeniden doğman için,
yıkılmamı bekleyeceksin!
Müzik: Eluvium – Prelude for Time Feelers